Şu günlerde, shout'lar vesilesi ile arkadaşların ülkenin içinde bulunduğu sorunlara ilişkin fikirlerini ve çözüm önerilerini görmekteyim. Bu oyuna da makara olsun diye başladım, bu gazeteyi de makara olsun diye açtım ancak bu konu ile ilgili de iki satır kelam etmek istedim. Bu görevler konulu yazılarım haricinde, makara olmayan son makalem olsun inşallah.
Sorun mu var ? Bu soruya cevap bulalım önce. Bu oyunda yeni olduğum kesin ama inanın bana online oyun hayatı açısından, çoğunuzun yaşı kadar pc başında hayatımı karartmışlığım var. Yaşım da biraz büyük, buradan anlaşılacağı gibi. Ne gördüm bunca yıl biliyor musunuz ? Bizim, millet olarak, online oyunlarda tek bir sorunumuz var, o da Türk olmak. Çoğunuz Türk'üm diye gururlansanız da, aslında bazen kafamızı önümüze eğmemize neden olan bir yafta bu kimlik. İnsanımız oyun oynarken de, günlük hayatın realitelerinde de, bir çirkin özelliğini sürekli olarak öne çıkartıyor. Köylü kurnazı gibi davranıp kısa yoldan egoist kar peşinde koşuyoruz. Bireysel egomuzu yenemiyoruz ve terbiyeli bir duruş sergileyemiyoruz. Bunun da ötesinde, her oyunda olduğu gibi, oyunun mekaniklerini anlayıp sağlam bir temel kurmaktansa, kendi şahsi ajandamızı dayatıp kahraman olmak istiyoruz. Bu her oyunda aynıydı, burada da aynı. Ne online oyun oynasam, kurnaz Türk arkadaşların, etik dinlemeyen çıkar kurnazlıkları ile boğuştuk. Burada madde madde, bir iki konuya değineceğim.
Evet ben oyunda yeniyim, yeniyim de, matematikte yeni değilim gençler. An itibarı ile vatandaş istatistiklerine bir bakın.
1
Türkiye 4,784
2
Brezilya 1,545
3
Sırbistan 1,359
4
Hırvatistan 1,249
5
Polonya 892
Oy anam oy, takmışız valla. Ağzına burnuna vururuz. Vururuz da, Polonya hacamat ediyor bizi, ne iş ? Birden fazla nedeni olduğu kesin. İlk nedenlerden biri, bizim str'si yüksek bazı arkadaşların şu an ortalıkta olmayışı gibi gözükebilir. Yine soruyorum, sorun mu var ? Evet var. 3-5 adam ortada yok diye patlıyorsak, neden 5k nüfus var o zaman ? Bu 5k, her oyunda Türklerin klasik tarzlarından sayılan, büyük ölçüde atıl, büyük ölçüde multi ve büyük ölçüde de kendi linkine gold katma amacı ile birileri tarafından 7. seviye yapılmış hesaplardan oluşuyordur. Kalıbımı basarım. Bunun dışında, şu birkaç istatistiğe daha bakalım.
1
Sırbistan 1,810,424 strength
2
Polonya 1,462,991 strength
3
Türkiye 1,382,105 strength
4
Hırvatistan 1,323,302 strength
5
İran 863,788 strength
O nüfus farkına rağmen, 1k nüfusu olmayan polonya'nın gücü ilgi çekici. Bu da verimlilik istatistiği:
1
Polonya 432,550
2
ABD 240,408
3
Sırbistan 189,193
4
Yunanistan 120,155
5
Brezilya 88,431
Biz 17. sıradayız. Burada da deneyim yani xp istatistiği:
1
Polonya 7,550,916 xp
2
Sırbistan 6,705,680 xp
3
Hırvatistan 4,482,363 xp
4
Yunanistan 4,141,329 xp
5
Litvanya 4,131,493 xp
Biz 15. sıradayız. Hasar istatistiği de aynı durumda:
1
Polonya 41,089,429,913 dmg.
2
Sırbistan 31,716,260,969 dmg.
3
Yunanistan 25,325,070,192 dmg.
4
Hırvatistan 23,011,229,560 dmg.
5
Litvanya 22,819,966,512 dmg.
Biz yine 16. sıralardayız. Yani her oyunda olduğu gibi, burada da, kuru kalabalık yaratmışız. İlk yüzde bir tane anonim şirketimiz yok. Bununla beraber, baby boom desek te, yeni vatandaş istatistiklerine bakıyorum, xp olarak çok zayıf kalıyoruz. Yani baby'ler de tıraş. Keza global vatandaş istatistiklerine bakıyorum, ilk 50'de yokuz. Polonya, ABD gibi ülkelerde yaşayanlar, nüfuslarının iki katıyken, bizim nüfusumuzun tamamı bile ülkemizde yaşamıyor. Savunma sistemleri alanında yokuz diyebiliriz. Polonya'nın savunma sistemlerine bir bakın, hadi gel de savaş şimdi...
Bu duruma, biraz da tarafsız bakalım. Şu bir gerçek ki, demir madeni oyunda önemli bir etken. Şirketler dağılımına baktığınıza, oyunda en önemli şirket rakamlarının demir madeni bulunan bölge ve ülkelerde yer aldığını görüyorsunuz. Keza, sonrasında tahıl ve ekmek üretimi var. Bizde de bu iki ürün bulunmamakta. Dolayısıyla da sıkıntı çekmekteyiz. Bu anlamda, merkez ukrayna'nın kaybı, oldukça önemli bir kayıp. Hem tahıl üretimi açısından, hem de ekonomiye katkısı açısından. Hele ki bu bölgenin polonyaya verilmesi, iyiden iyiye işleri çığrından çıkartıyor.
Bu makaleyi yazma nedenlerimden birisi, bir arkadaşın ana sayfada mısıra saldırma teklifidir. Buna kendi fikrimce şu şekilde bir cevap vermeye çalışayım. Orta seviye buğday ve yüksek seviye elmas var mısırda. Orta seviye manasız bir seviye ve elmas da zaten bizim ülkemizde mevcut. Ekonomisine bakacak olursan, mısırın bize çok da faydası dokunmayacağı aşikar. Bunun yerine, örnek olarak, yunanistana saldırmak çok daha akıllıca olabilir. Hem daha canlı bir şirket ekonomisi hem de yüksek seviye demir mevcut orada. Ancak bunlardan da önce, dedim ya, tarz, anlayış ve etik olarak çözmemiz gerekenler var. Bunları konuşalım.
Konu 1: Silesia'da silah fabrikam var ve maaşlar 1. ekonomik seviye için 11 pln civarı. Ne zaman markete iş teklifi koysam, maaş için bir kapışma söz konusu oluyor. Birisi illa ki daha yüksek teklif koyuyor. Ancak silah satış fiyatları, sabit bir şekilde 0.54 pln. Kimse de çıkıp 0.53 pln'den koymuyor. Ya da 0.53 den koysa bile, kalkıp marketi kızıştırıp bunu daha da aşağı çekecek bir anlayış içine girmiyorlar. Yüksek seviye demir madeni olan bir ülke için 1. seviye ekonomik beceri ve 11.25 pln maaş ile kar marjı hesaplatıyorum ve polonyada 0.12 pln'den satılan demir fiyatını baz alıyorum. 0.48 pln minimum kar seviyesi olarak görünüyor. Sonrasında para piyasasına bakıyorum, polonyanın parası bizimkinden daha değerli. 80 TRY'lik çapraz kambiyo yaparken elime 74 PLN geçiyor. Buna rağmen, 0.50 TRY'den ve 0.51 TRY'den silah teklifleri var. Diyorum ki, nasıl oluyor. Hemen araştırıyorum.
Arkadaşın demir madeni yok, yani hammaddeyi ucuza getiriyor diyemiyoruz. Fabrikası Türkiye'de yani yüksek seviye demir de yok. Ancak 2. seviye ekonomik skillerle işçilerini 3.50 TRY civarı çalıştırıyor. Aynı skill seviyesi polonyada 13.50 pln alıyor. İki seçenek var, ya yeni gelen babylerin enayiliklerinden faydalanıyoruz, ya da multilerle şirketimizi dolduruyoruz. Yani bu arkadaş etik bir piyasada işçi başına 4.5 lira zarar etmesi gerekirken, 4 lira kar ediyor. Ben aynı fiyatlarla satış yaparsam, kar etmesem de zarar da etmiyorum ancak yerimde sayıyorum. Hali ile de rekabet imkanı kalmıyor. Zincirleme olarak, Türkiyede oyuna yeni başlayanlar para kazanamıyor, devletin vergi geliri düşüyor, godomanlar daha godomanlaşırken, yeniler düşük maaşlarla daha da zorlanıyor ve sonuç olarak bireysel egolarımız ve her zamanki Türk-Etik çatışması, bizi bir kez daha yere seriyor. Bu hesabı yapacak kadar zekam olduğu, bin kere kanıtlanmış olsa da, yapmayacak kadar da etik algım ve terbiyem var. Dolayısıyla da bu köylü kurnazlığına, kendi adıma kaçmıyorum.
Konu 2: Arkadaşlar oyuna giriyorlar ve ilk etapta yardım sorup, ekmek, silah diyorlar. Yine klasik bir Türk mantığı. Sen 3-5 vur diye sana gelecek yüksek seviye ekmek ve silah yardımı, birilerinin vuracağı yüksek hasara mal olabilir. Önce bi geliş, iki üst üste gelip çalış, üret, fayda göster; sonra bak silahına şuna buna. Hemen yardım yok mu çığlıklarının anlamı da yok.
Konu 3: Ve belki de en önemlisi, bireysel egonun devamı. Bu oyunu kısa sürede incelediğimde, MU ve Ülke yararına oynamanın ülkeyi ileri götüreceğini farkettim. Matematiği ortada, yapın bakın. Kendine oynamanın ise, ancak ve ancak taşağını elinle avuçlamaya yarayacağı aşikar. Biz her oyunda olduğu gibi, egoya oynuyoruz. Dolayısıyla da uzun vadede kaybederiz. Ülke güçlü olur, defans sistemlerini kurar ve ekonomiyi döndürürse ve MU güçlü olur da bonuslarınız çalışırsa, siz de güçlü olursunuz. Bunun yanı sıra, güçlü MU Demek, optimal güç demektir. 3-5 adam yok diye, toprağınızın yarısını kaybetmemek demektir.
Türk usulü klanlaşıyoruz, cemaatleşiyoruz, etik dışı ticaret ve usulsüz yöntemlerle haksız kazanç elde edip, hem yeni oyuncuyu hem de devleti mağdur ediyoruz ve sonuç gerçek dünyadaki Türkiye'nin oyundaki tıpatıp yansıması. Sonra da, Polonya geliyor, veriyor küsküyü, popomuza şaplak vuruyor ve ancak haritadan şirket ekonomilerinin gücünü ve savunma sistemlerini seyredip ah çekiyoruz. Şurada geçirdiğim iki haftadan sonra, yanlış yerde olduğum hissiyatına kapılmadan edemedim. Hiç değişmiyoruz ve bu halimizden de memnun gibiyiz. Aynı tas aynı hamam, 20 sene sonra bile.
Zihniyet değişecek çocuklar, 0 numara zımpara ile beyinlerin üzerinden köylü kurnazlığı ve adaletsiz kazanç mefhumunu silemiyorsanız, her oyunda olduğu (ve daha acıklısı, gerçek hayatta da olduğu) gibi burada da popomuzu tokatlaya tokatlaya kızartırlar. Sizler çoğunuz 20'li yaşların başında gençlersinizdir diye tahmin ediyorum, o yüzden bilmezsiniz, uzun yıllar Türk kelimesi, online oyunlarda küfür niyetine kullanıldı. Nedeni de bu tarz hareketlerdi. Bizi dışladılar, aşağıladılar, kovdular ve sonunda da, hemen her oyunda, onlardan uzak olalım diye bize özel server açtılar. Çünkü biz terbiyeli duramadık bir türlü. Kimsenin de, bir milletin adını 3 kuruşluk oyun çıkarı için bu şekilde rüsfa etmeye hakkı yoktu ama malesef işte bizim gençliğimizin milliyetçilik anlayışı da bu kadar. Önce bir duruşu ile Türk gibi adam dedirtmeyi başaramayan dünkü veletler, sorsak öyle milliyetçidirler ki, "kurtlar vadisi - götümün kurusu sezon 13" bunlarla çekilir. Hadi oradan. ETİK kelimesinin sözlük anlamına bakınız, bu kelime ile aranız ne kadar uzaksa, o derece de hayvana yakınsınız demektir. Zira etik, insanlar içindir. Aman diyeyim.
Mucks.
Previous article:
Görevler 4 (12 years ago)
Next article:
Teklif var ısrar yok ! (12 years ago)