Esim - SAYI 1
Login:
Password:

Forgot password Register

Article


8
   
Report


İlk sayımızda Osmanlı saray kültürü ve Osmanlı halk kültürü ile ilgili yazılr yazacağım.

OSMANLI KÜLTÜRÜNDE KAHVENİN YERİ

Birçok değim ve atasözümüzde yer alan kahve Türk kültürünün vazgeçilmez unsurlarındandır.İlk kaynaklarda kahveden; “Türklerin içtiği, siyah renkli, yemeklere asla eşlik etmeyen, ağır yudumlarla tadına varılan ve arkadaş toplantılarından eksik olmayan bir içecek” şeklinde bahsedilir.

Osmanlı'da kahvehanelerde ilk olarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde Hakem ve Şems adında iki Suriyeli açmıştır.Kahvehaneler sonra yaygınlaşıp tüm şehre yayılmıştır.Sonradan sadece sıradan halk tarafından değil okumuş birçok alim ve şairin buluşma yeri olmultur.Buralarda ilmi sohbetler olurdu, kitaplar okunurdu.Bu yüzden okuma yeri anlamına gelen Kıraathane isminide almıştır.

Günün ilk yemeğine ‘kahvaltı’ (kahve altı) denmesi de, sabahları kahve öncesi yenen yemek olmasındandır.

HAFTANIN ŞİİRİ



Birlik

Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;

Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.

Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar,

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!

Mehmet Akif Ersoy


HAFTANIN SÖZÜ


[quote]Her insan bir yağmur tanesi gibidir..
Kimi çamura, kimi gül yaprağına düşer

Mevlana

HAFTANIN HİKAYESİ
Eski zamanlarda Yahudilerin zalim bir padişahı vardı. Hz. İsa (a.s) düşmanıydı. Hristiyanları çeşitli eziyetlerle yakar, yandırır ve öldürürdü.
Şaşkın padişah, Musa ile İsa’nın (a.s) ikisinin de Allah (c.c) yolunda yürüyen peygamberler olduğunu bir türlü kabullenemiyordu.
Bu padişahın kendisinden de kötü, düzenbaz, hilekar ve fitneci bir veziri vardı. Hile yaparak akan suyu bile durdururdu.
Bir gün padişaha, “Padişahım, Hristiyanlar canlarını kurtarmak için dinlerini gizliyorlar. Hem öldürmekle de bunlarla başa çıkılmaz” dedi. Padişah, “söyle bakalım, bu Hristiyanlığın yayılmasını ve Hristiyanların çoğalmasını nasıl engelleyeceğiz? Gizli ve açık dünyada Hristiyan kalmaması için gerekli tedbiri alalım” dedi.
Vezir bunun üzerine hile dolu planını anlattı.
“Padişahım! Güya bana kızarak, kulağımın ve elimin kesilmesini, burnumun ve dudağımın yarılmasını emredin. Sonra da beni idam etmek için dörtyol ağzında bir idam sehpası kurdurun. Tellallar çıkartarak halkı toplayın. Son anda sizin kıramayacağınız biri benim affımı sizden istesin. Bunun üzerine si de beni uzak bir yere sürgüne gönderin.
Böyle yaparsan Hristiyanlar benden şüphelenmez. Ben de rahatlıkla aralarında fitne ve fesadımı yayarım. Gittiğim yerde onlara derim ki: ‘ben gizlice Hristiyan olmuştum. Padişah bu sırrımı öğrendi. Bana bu zulmü yaptı. Eğer İsa aleyhisselamın manevi yardımı yetişmeseydi Yahudiliğinden dolayı beni öldürecekti. Ben Hz. İsa’nın uğruna canımı, başımı vermeyi minnet sayarım. Onun dininin bütün bilgilerine sahibim.
Hristiyanlığın cahillerin elinde kalmış olması, bana büyük ıstırap veriyor. Üzülüyorum. Belimize Hristiyanlığın kemerini bağladığımızdan beri, Yahudilikten kurtuldum. Allah’a ve İsa’ya şükürler olsun. Bu hak dinin yol göstericisiyim. Ey insanlar, Devir İsa’nın devridir. Onun dininin emirlerini candan ve gönülden dinleyiniz diyerek vaazlarıma başlarım.”
Padişah vezirin bu düzenini akıllıca buldu. Çok hoşuna gitti. Derhal istediklerini yerine getirdi. Veziri Hristiyanların çok olduğu bir bölgeye sürdü. Halk vezirin başına gelenlerden dolayı çok şaşırdı. Vezir sürüldüğü yerde halkı dine davete başladı.
Hristiyanlar azar azar onun çevresine toplandılar. Vezir onlara gizlice İncil’in namazın sırlarını anlatıyordu. Görünüşte Hristiyanlığın emirlerini anlatsa da anlattıkları Hristiyanları tuzağa çekmek için bir yemdi. İmansız vezir badem ezmesinin içinde sarımsak saklar gibi, din nasihatçiliği yapıyordu. Sözleri, içine zehir katılmış şeker şerbeti gibiydi. Gerçek Hristiyanlar, o sözlerin altındaki acılığı hissediyor ama tam çözemiyorlardı.
Cahil ve anlayışı az olan insanlar, gönüllerini hilekar vezire tamamıyla kaptırmışlardı. Vezir Hz İsa’nın yeryüzündeki vekili, sözleri de boyunlarında birer halkaydı artık. Vezir, kısa zamanda bir emriyle ölüme gidecek kadar kendisine bağlı, yüz binlerce hristiyanı etrafına topladı.
Aradan tam altı sene geçti. Yapılan plan adım adım uygulanırken, padişahla vezir arasında gizlice haberleşmeler yapılıyordu. Padişah bu işi bir an önce bitirmesini isterken, vezir padişahtan biraz daha sabretmesini diliyordu.
O dönemde, Hz İsa’nın kavminin başında yöneticilik yapan on iki emir vardı. Bu emirlerin hepsi de vezirin tuzağına düştü. Ona inanıyor ve güveniyorlardı. Onun için ölmeye bile hazırdılar. Samimiyetinden hiç şüphe etmiyorlardı.
Vezir bu arada her emir için hrıstiyanlığın ilkelerini anlatan on iki kitapçık hazırladı. Her kitapçık birbirinden ayrı hükümlerle doluydu. Dinin emir ve yasakları birbirini tutmuyordu.
Kitapçığın birinde riyazet ve açlığın tövbenin esası, Allah’a dönüşün şartı olarak bildirilirken, diğerinde açlığın insana bir fayda getirmeyeceği yazılıydı. O kitaba göre cömertlik Allah’ bulmak için yeterliydi.
Bir diğer kitapta aç kalmanın cömertliğin de Allah’a şirk koşmak olduğu ifade ediliyordu. O kitaba göre de her şeyi başı Allah’a tevekkül ve teslimiyetti. Bir başka kitapçıkta da diğer kitapçıktaki belirtilen düşüncenin tamamen zıddına, kulun yapması gereken şeyin hizmet ve ibadet olduğu, ibadetsiz ve hizmetsiz bir tevekkülün suç olduğu belirtiliyordu.
Hilekar vezirin hazırladığı, bu kitapçıkların hiçbiri birbirine uymuyordu. Birinde yapılması tavsiye edilen şeyler diğerinde yasaklanıyor, suç kabul ediliyordu.
Vezir bir müddet sonra hilesinin gereği olarak vaaz ve nasihati bırakarak yalnızlığa çekildi. Kırk elli gün halvette kaldı. Kendine inananları ayrılık ateşiyle yaktı. Halk, onun insana huzur veren halinden, güzel konuşmalarından, sohbetinin zevkinden uzak düşmekten, deli divane oldu. Yanına vardılar ve yalvarıp yakardılar, sızlayıp dövündüler. Gözleri görmeyen bir ama gibi yolun ortasında rehbersiz kaldıklarını bildirdiler. Vezir onlara, “Ruhum dostlarımla beraber fakat halvetten çıkmama izin yoktur” dedi. Kendisine inananlar, “Ey kerem sahibi! Senden ayrı düşünce, biz her şeyimizi kaybettik, gönüldende dinden de yetim kaldık. Bir kusurumuz varsa affedin. Bize cefa çektirmeyin” dediler. Vezir, “bana inanıyor ve güveniyorsanız, kemalatımı kabul ediyorsanız neden ısrarcı oluyorsunuz? Ben gönlümün halleriyle meşgul olmak istiyorum” dedi. “Ey vezir! Senin kemaltını inkâr etmiyoruz. Senden eyrı düşmenin ıstırabıyla, gözlerimizden yaşlar akıtarak yalvarıyoruz” dediler. Vezir onlara halvete girdiği yerden şöyle seslendi:
Hz İsa’dan bana emir geldi ve, “Bütün dostlarından, yakınlarından ayrıl ve yalnız kal” dendi.
Vezir sevenlerinin yalvarıp yakarmalarına, ah edip inlemelerine aldırmadı. Halvetine devam etti. Bir müddet sonra da emirleri yanına çağırttı. Her biriyle ayrı ayrı görüştü ve her birine, “Benden sonra yerime sen geçeceksin. Hristiyanlığı insanlara sen anlatacaksın. Hak dinin senden başka temsilcisi yoktur. Yalnız ben hayatta olduğum sürece bu sırrı kimseye açıklamayacaksın” diyerek ellerine yazmış olduğu kitapçıklardan birer tane verdi. Kitapçıklar hususunda da şu tembihte bulundu:
“İsa aleyhisselamın insanlığa getirdiği gerçek Hristiyanlık bu kitapçıkta yazılıdır. Sana verdiğim bu kitabın dışındakiler yanlıştır.”
Daha sonra vezir kırk gün kapısını kapadı. Kırkıncı günde kendisini öldürdü.
Halk onun ölümünü duyunca, mezarının başı kıyamet gibi oldu. Kabrinin başında bir ay oturdular, ağlayıp inlediler, matemini tuttular. Matem acısı hafifleyince halk dedi ki:
“Ey emirler! Vezirin yerine sizlerden kim geçecek? Bize bildirin ki, ona uyalım. Elimizi, eteğimizi ona teslim edelim. Batan güneşimizin yerine bir mum olsun.” On iki gurubun liderlerinden bir emir ileri atıldı ve, “O büyük insan, yerine vekil ve halife olarak beni bıraktı. İşte elimdeki bu kitapçık sözlerimin delilidir” dedi. Bir başka emir, “Hayır, gerçek halife benim” diye ortaya çıktı. On iki emir de gerçek halife ve vekilin kendisi olduğunu iddia ediyordu. Her emirin elinde bir kılıç, diğerinde kitapçık vardı. Sarhoş filler gibi birbirlerine saldırdılar. Her emir peşindekilerle birlikte halifelik mücadelesine girişti. Savaştılar, vuruştular yüz binlerce Hristiyan öldü. Kesik başlardan kuleler oluştu.
Böylece vezirin ektiği fitne tohumları yeşerdi. Hz İsa’nın dinine inananlar arasında ayrılıklar meydana geldi. Vezir de canı pahasına muradına ermiş oldu.

Mevlana
--------------------------------------------------------------------------------


[/quote]

Previous article:
Oyuna Kültür Katalım Dedik (12 years ago)

Next article:
SAYI 2 (12 years ago)

ESim
or
Register for free:
Only letters, numbers, underscore and space are allowed (A-Z,a-z,0-9,_,' ')
Show more

By clicking 'Sign Up!', you agree to the Rules and that you have read the Privacy Policy.

About the game:


USA as a world power? In E-Sim it is possible!

In E-Sim we have a huge, living world, which is a mirror copy of the Earth. Well, maybe not completely mirrored, because the balance of power in this virtual world looks a bit different than in real life. In E-Sim, USA does not have to be a world superpower, It can be efficiently managed as a much smaller country that has entrepreneurial citizens that support it's foundation. Everything depends on the players themselves and how they decide to shape the political map of the game.

Work for the good of your country and see it rise to an empire.

Activities in this game are divided into several modules. First is the economy as a citizen in a country of your choice you must work to earn money, which you will get to spend for example, on food or purchase of weapons which are critical for your progress as a fighter. You will work in either private companies which are owned by players or government companies which are owned by the state. After progressing in the game you will finally get the opportunity to set up your own business and hire other players. If it prospers, we can even change it into a joint-stock company and enter the stock market and get even more money in this way.


In E-Sim, international wars are nothing out of the ordinary.

"E-Sim is one of the most unique browser games out there"

Become an influential politician.

The second module is a politics. Just like in real life politics in E-Sim are an extremely powerful tool that can be used for your own purposes. From time to time there are elections in the game in which you will not only vote, but also have the ability to run for the head of the party you're in. You can also apply for congress, where once elected you will be given the right to vote on laws proposed by your fellow congress members or your president and propose laws yourself. Voting on laws is important for your country as it can shape the lives of those around you. You can also try to become the head of a given party, and even take part in presidential elections and decide on the shape of the foreign policy of a given state (for example, who to declare war on). Career in politics is obviously not easy and in order to succeed in it, you have to have a good plan and compete for the votes of voters.


You can go bankrupt or become a rich man while playing the stock market.

The international war.

The last and probably the most important module is military. In E-Sim, countries are constantly fighting each other for control over territories which in return grant them access to more valuable raw materials. For this purpose, they form alliances, they fight international wars, but they also have to deal with, for example, uprisings in conquered countries or civil wars, which may explode on their territory. You can also take part in these clashes, although you are also given the opportunity to lead a life as a pacifist who focuses on other activities in the game (for example, running a successful newspaper or selling products).


At the auction you can sell or buy your dream inventory.

E-Sim is a unique browser game. It's creators ensured realistic representation of the mechanisms present in the real world and gave all power to the players who shape the image of the virtual Earth according to their own. So come and join them and help your country achieve its full potential.


Invest, produce and sell - be an entrepreneur in E-Sim.


Take part in numerous events for the E-Sim community.


| Terms of Service | Privacy policy | Support | Alpha | Luxia | Primera | Secura | Suna | Sora | Magna | Pangea | e-Sim: Countryballs Country Game
PLAY ON