Ä°lk sayımızda Osmanlı saray kültürü ve Osmanlı halk kültürü ile ilgili yazılr yazacağım.
OSMANLI KÜLTÜRÜNDE KAHVENÄ°N YERÄ°
Birçok deÄŸim ve atasözümüzde yer alan kahve Türk kültürünün vazgeçilmez unsurlarındandır.Ä°lk kaynaklarda kahveden; “Türklerin içtiÄŸi, siyah renkli, yemeklere asla eÅŸlik etmeyen, ağır yudumlarla tadına varılan ve arkadaÅŸ toplantılarından eksik olmayan bir içecek” ÅŸeklinde bahsedilir.
Osmanlı'da kahvehanelerde ilk olarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde Hakem ve Åžems adında iki Suriyeli açmıştır.Kahvehaneler sonra yaygınlaşıp tüm ÅŸehre yayılmıştır.Sonradan sadece sıradan halk tarafından deÄŸil okumuÅŸ birçok alim ve ÅŸairin buluÅŸma yeri olmultur.Buralarda ilmi sohbetler olurdu, kitaplar okunurdu.Bu yüzden okuma yeri anlamına gelen Kıraathane isminide almıştır.
Günün ilk yemeÄŸine ‘kahvaltı’ (kahve altı) denmesi de, sabahları kahve öncesi yenen yemek olmasındandır.
HAFTANIN ŞİİRİ
Birlik
Cehennem olsa gelen, göÄŸsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;
DüÅŸer mi tek taşı sandın harim-i namusun,
MeÄŸer ki harbe giden son nefer ÅŸehid olsun.
Åžu karşımızdaki mahÅŸer kudursa, çıldırsa,
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,
Bu altımızdaki yerden bütün yanardaÄŸlar
Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar,
DeÄŸil mi cephemizin sinesinde iman bir;
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;
DeÄŸil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,
Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
Mehmet Akif Ersoy
HAFTANIN SÖZÜ
[quote]Her insan bir yaÄŸmur tanesi gibidir..
Kimi çamura, kimi gül yaprağına düÅŸer
Mevlana
HAFTANIN HÄ°KAYESÄ°
Eski zamanlarda Yahudilerin zalim bir padiÅŸahı vardı. Hz. Ä°sa (a.s) düÅŸmanıydı. Hristiyanları çeÅŸitli eziyetlerle yakar, yandırır ve öldürürdü.
ÅžaÅŸkın padiÅŸah, Musa ile Ä°sa’nın (a.s) ikisinin de Allah (c.c) yolunda yürüyen peygamberler olduÄŸunu bir türlü kabullenemiyordu.
Bu padiÅŸahın kendisinden de kötü, düzenbaz, hilekar ve fitneci bir veziri vardı. Hile yaparak akan suyu bile durdururdu.
Bir gün padiÅŸaha, “PadiÅŸahım, Hristiyanlar canlarını kurtarmak için dinlerini gizliyorlar. Hem öldürmekle de bunlarla baÅŸa çıkılmaz” dedi. PadiÅŸah, “söyle bakalım, bu Hristiyanlığın yayılmasını ve Hristiyanların çoÄŸalmasını nasıl engelleyeceÄŸiz? Gizli ve açık dünyada Hristiyan kalmaması için gerekli tedbiri alalım” dedi.
Vezir bunun üzerine hile dolu planını anlattı.
“PadiÅŸahım! Güya bana kızarak, kulağımın ve elimin kesilmesini, burnumun ve dudağımın yarılmasını emredin. Sonra da beni idam etmek için dörtyol aÄŸzında bir idam sehpası kurdurun. Tellallar çıkartarak halkı toplayın. Son anda sizin kıramayacağınız biri benim affımı sizden istesin. Bunun üzerine si de beni uzak bir yere sürgüne gönderin.
Böyle yaparsan Hristiyanlar benden ÅŸüphelenmez. Ben de rahatlıkla aralarında fitne ve fesadımı yayarım. GittiÄŸim yerde onlara derim ki: ‘ben gizlice Hristiyan olmuÅŸtum. PadiÅŸah bu sırrımı öÄŸrendi. Bana bu zulmü yaptı. EÄŸer Ä°sa aleyhisselamın manevi yardımı yetiÅŸmeseydi YahudiliÄŸinden dolayı beni öldürecekti. Ben Hz. Ä°sa’nın uÄŸruna canımı, başımı vermeyi minnet sayarım. Onun dininin bütün bilgilerine sahibim.
Hristiyanlığın cahillerin elinde kalmış olması, bana büyük ıstırap veriyor. Üzülüyorum. Belimize Hristiyanlığın kemerini baÄŸladığımızdan beri, Yahudilikten kurtuldum. Allah’a ve Ä°sa’ya ÅŸükürler olsun. Bu hak dinin yol göstericisiyim. Ey insanlar, Devir Ä°sa’nın devridir. Onun dininin emirlerini candan ve gönülden dinleyiniz diyerek vaazlarıma baÅŸlarım.”
PadiÅŸah vezirin bu düzenini akıllıca buldu. Çok hoÅŸuna gitti. Derhal istediklerini yerine getirdi. Veziri Hristiyanların çok olduÄŸu bir bölgeye sürdü. Halk vezirin başına gelenlerden dolayı çok ÅŸaşırdı. Vezir sürüldüÄŸü yerde halkı dine davete baÅŸladı.
Hristiyanlar azar azar onun çevresine toplandılar. Vezir onlara gizlice Ä°ncil’in namazın sırlarını anlatıyordu. GörünüÅŸte Hristiyanlığın emirlerini anlatsa da anlattıkları Hristiyanları tuzaÄŸa çekmek için bir yemdi. Ä°mansız vezir badem ezmesinin içinde sarımsak saklar gibi, din nasihatçiliÄŸi yapıyordu. Sözleri, içine zehir katılmış ÅŸeker ÅŸerbeti gibiydi. Gerçek Hristiyanlar, o sözlerin altındaki acılığı hissediyor ama tam çözemiyorlardı.
Cahil ve anlayışı az olan insanlar, gönüllerini hilekar vezire tamamıyla kaptırmışlardı. Vezir Hz Ä°sa’nın yeryüzündeki vekili, sözleri de boyunlarında birer halkaydı artık. Vezir, kısa zamanda bir emriyle ölüme gidecek kadar kendisine baÄŸlı, yüz binlerce hristiyanı etrafına topladı.
Aradan tam altı sene geçti. Yapılan plan adım adım uygulanırken, padiÅŸahla vezir arasında gizlice haberleÅŸmeler yapılıyordu. PadiÅŸah bu iÅŸi bir an önce bitirmesini isterken, vezir padiÅŸahtan biraz daha sabretmesini diliyordu.
O dönemde, Hz Ä°sa’nın kavminin başında yöneticilik yapan on iki emir vardı. Bu emirlerin hepsi de vezirin tuzağına düÅŸtü. Ona inanıyor ve güveniyorlardı. Onun için ölmeye bile hazırdılar. Samimiyetinden hiç ÅŸüphe etmiyorlardı.
Vezir bu arada her emir için hrıstiyanlığın ilkelerini anlatan on iki kitapçık hazırladı. Her kitapçık birbirinden ayrı hükümlerle doluydu. Dinin emir ve yasakları birbirini tutmuyordu.
Kitapçığın birinde riyazet ve açlığın tövbenin esası, Allah’a dönüÅŸün ÅŸartı olarak bildirilirken, diÄŸerinde açlığın insana bir fayda getirmeyeceÄŸi yazılıydı. O kitaba göre cömertlik Allah’ bulmak için yeterliydi.
Bir diÄŸer kitapta aç kalmanın cömertliÄŸin de Allah’a ÅŸirk koÅŸmak olduÄŸu ifade ediliyordu. O kitaba göre de her ÅŸeyi başı Allah’a tevekkül ve teslimiyetti. Bir baÅŸka kitapçıkta da diÄŸer kitapçıktaki belirtilen düÅŸüncenin tamamen zıddına, kulun yapması gereken ÅŸeyin hizmet ve ibadet olduÄŸu, ibadetsiz ve hizmetsiz bir tevekkülün suç olduÄŸu belirtiliyordu.
Hilekar vezirin hazırladığı, bu kitapçıkların hiçbiri birbirine uymuyordu. Birinde yapılması tavsiye edilen ÅŸeyler diÄŸerinde yasaklanıyor, suç kabul ediliyordu.
Vezir bir müddet sonra hilesinin gereÄŸi olarak vaaz ve nasihati bırakarak yalnızlığa çekildi. Kırk elli gün halvette kaldı. Kendine inananları ayrılık ateÅŸiyle yaktı. Halk, onun insana huzur veren halinden, güzel konuÅŸmalarından, sohbetinin zevkinden uzak düÅŸmekten, deli divane oldu. Yanına vardılar ve yalvarıp yakardılar, sızlayıp dövündüler. Gözleri görmeyen bir ama gibi yolun ortasında rehbersiz kaldıklarını bildirdiler. Vezir onlara, “Ruhum dostlarımla beraber fakat halvetten çıkmama izin yoktur” dedi. Kendisine inananlar, “Ey kerem sahibi! Senden ayrı düÅŸünce, biz her ÅŸeyimizi kaybettik, gönüldende dinden de yetim kaldık. Bir kusurumuz varsa affedin. Bize cefa çektirmeyin” dediler. Vezir, “bana inanıyor ve güveniyorsanız, kemalatımı kabul ediyorsanız neden ısrarcı oluyorsunuz? Ben gönlümün halleriyle meÅŸgul olmak istiyorum” dedi. “Ey vezir! Senin kemaltını inkâr etmiyoruz. Senden eyrı düÅŸmenin ıstırabıyla, gözlerimizden yaÅŸlar akıtarak yalvarıyoruz” dediler. Vezir onlara halvete girdiÄŸi yerden ÅŸöyle seslendi:
Hz Ä°sa’dan bana emir geldi ve, “Bütün dostlarından, yakınlarından ayrıl ve yalnız kal” dendi.
Vezir sevenlerinin yalvarıp yakarmalarına, ah edip inlemelerine aldırmadı. Halvetine devam etti. Bir müddet sonra da emirleri yanına çağırttı. Her biriyle ayrı ayrı görüÅŸtü ve her birine, “Benden sonra yerime sen geçeceksin. Hristiyanlığı insanlara sen anlatacaksın. Hak dinin senden baÅŸka temsilcisi yoktur. Yalnız ben hayatta olduÄŸum sürece bu sırrı kimseye açıklamayacaksın” diyerek ellerine yazmış olduÄŸu kitapçıklardan birer tane verdi. Kitapçıklar hususunda da ÅŸu tembihte bulundu:
“Ä°sa aleyhisselamın insanlığa getirdiÄŸi gerçek Hristiyanlık bu kitapçıkta yazılıdır. Sana verdiÄŸim bu kitabın dışındakiler yanlıştır.”
Daha sonra vezir kırk gün kapısını kapadı. Kırkıncı günde kendisini öldürdü.
Halk onun ölümünü duyunca, mezarının başı kıyamet gibi oldu. Kabrinin başında bir ay oturdular, aÄŸlayıp inlediler, matemini tuttular. Matem acısı hafifleyince halk dedi ki:
“Ey emirler! Vezirin yerine sizlerden kim geçecek? Bize bildirin ki, ona uyalım. Elimizi, eteÄŸimizi ona teslim edelim. Batan güneÅŸimizin yerine bir mum olsun.” On iki gurubun liderlerinden bir emir ileri atıldı ve, “O büyük insan, yerine vekil ve halife olarak beni bıraktı. Ä°ÅŸte elimdeki bu kitapçık sözlerimin delilidir” dedi. Bir baÅŸka emir, “Hayır, gerçek halife benim” diye ortaya çıktı. On iki emir de gerçek halife ve vekilin kendisi olduÄŸunu iddia ediyordu. Her emirin elinde bir kılıç, diÄŸerinde kitapçık vardı. SarhoÅŸ filler gibi birbirlerine saldırdılar. Her emir peÅŸindekilerle birlikte halifelik mücadelesine giriÅŸti. SavaÅŸtılar, vuruÅŸtular yüz binlerce Hristiyan öldü. Kesik baÅŸlardan kuleler oluÅŸtu.
Böylece vezirin ektiÄŸi fitne tohumları yeÅŸerdi. Hz Ä°sa’nın dinine inananlar arasında ayrılıklar meydana geldi. Vezir de canı pahasına muradına ermiÅŸ oldu.
Mevlana
--------------------------------------------------------------------------------
[/quote]
Previous article:
Oyuna Kültür Katalım Dedik (11 years ago)
Next article:
SAYI 2 (11 years ago)