Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı
Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han’ı
İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı;
[zira] ölüm eÅŸkıyaları Åžehzade Mustafa’yı yok ettiler.
Tulundı mihr-i cemâli, bozuldı dîvânı
Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmânı.
Yüzünün güneÅŸi battı, divanı dağıldı.
Osmanlı sultanını hile ile günaha soktular.
Geçerler idi geçende o merd-i meydânı
Felek o cânibe döndürdi ÅŸâh-ı devrânı.
O savaÅŸ meydanlarının yiÄŸidini adı geçtikçe çekiÅŸtirirlerdi.
Felek zamanın padiÅŸahını o [iftiracılardan] yana döndürdü.
Yalancınun kuru bühtânı bugz-ı pinhânı
Akıtdı yaÅŸumuzı yakdı nâr-ı hicrânı.
Yalancının kuru iftirası ve gizli kini
gözyaşımızı akıttı, ayrılık ateÅŸini yaktı.
Cinâyet itmedi cânî gibi anun cânı
Boguldı seyl-i belâya, tagıldı erkânı.
O cani gibi cinayet iÅŸlemedi;
[fakat kendi] canı, bela selinde boÄŸuldu, erkânı dağıldı.
N’olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm
Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm.
KeÅŸke gözüm bu olup biteni görmeseydi
Yazıklar olsun! Gözüm bu muameleyi ona layık görmedi.
II
Tonandı aglar ile nûrdan menâre dönüp
KüÅŸâde-hâtır idi ÅŸevk ile nehâre dönüp
Nurdan bir minare gibi ak giysilerle donandı;
Gönlü ÅŸevk ile gündüz gibi [aydınlık]idi.
Görindi halka dıraht-ı ÅŸükûfe-dâre dönüp
Yürürdi kulları önince lâlezâre dönüp.
Çiçek açmış bir aÄŸaç gibi halka göründü;
kulları bir gelincik tarlası gibi önünde yürüyorlardı.
Tururdı ÅŸâh-ı cihân hiddetiyle nâre dönüp
Otagı haymeleri karlu kûhsâre dönüp.
Cihan Sultanı kızgınlığından ateÅŸe dönmüÅŸ hâlde duruyordu;
otağının çadırları karlı daÄŸlara benziyordu.
Müzeyyen idi bedenlerle ak hisâre dönüp
El öpmege yüridi mihr-i bî-karâre dönüp.
Bedenlerle süslenmiÅŸ beyaz bir hisara benziyordu.
Yerinde duramayan güneÅŸ gibi el öpmeye yürüdü.
Tutuldı gelmedi çünkim o mâhpâre dönüp
Görenler agladılar ebr-i nev-bahâre dönüp.
O ay parçası tutuldu; dönüp gelmeyince
[bu durumu] görenler ilkbahar bulutu gibi aÄŸladılar.
Bir ejderhâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ
Dehânına düÅŸen olur hemîÅŸe nâpeyda.
Bu dünya çadırı iki baÅŸlı bir ejderhadır.
Onun aÄŸzına düÅŸen elbette görünmez olur.
III
O bedr-i kâmil ü ol âÅŸinâ-yı bahr-i ulûm
Fenâya vardı telef itdi anı tâli’-i ÅŸûm.
O olgun dolunay [gibi kemâle ermiÅŸ ÅŸehzade], o ilimler denizinin aÅŸinası yok olup gitti;
onu uÄŸursuz talih telef etti.
Dögündi kaldı hemân dâg-ı hasretiyle nücûm
Göyündi ÅŸâm-ı firâkında toldı yaÅŸ ile Rûm.
Yıldızlar dövünüp tamamen [ÅŸehzadenin] hasreti yarasıyla kaldı.
Anadolu, onun ayrılık akşamında yandı, yaşla doldu.
Kara geyürdi Karamana gussa itdi hücûm
O mâhı ince hayâl ile kıldılar ma’dûm.
Gam Karaman’a hücum etti kara[lar] giydirdi.
O ayı ustaca hilelerle yok ettiler.
Tolandı gerdenine hâle gibi mâr-ı semûm
Rızâ-yı Hak ne ise râzî oldı ol merhûm
Zehirli yılan [gibi kement] boynuna hale gibi dolandı;
o merhum [ÅŸehzade], Allah’ın takdiri ne ise razı oldu.
Hatâsı gayr-i muayyen günâhı nâmalûm
Zihî ÅŸehîd-i saîd ü zihî ÅŸeh-i mazlûm
Åžuçu belirsiz, günahı malum deÄŸil.
Ne kutlu bir ÅŸehit ve ne büyük zulme uÄŸramış bir ÅŸah.
Yüz urdı hâke o meh aslına rücû itdi
Seâdet ile hemân kurb-i Hazrete gitti
O ay [gibi parlak ÅŸehzade] yüzünü topraÄŸa koydu, aslına döndü.
Mutlulukla çabucak Allah’ın huzuruna gitti.
IV
Getürdi arkasını yire Zâl-i devr ü zemân
Vücûdına sitem-i Rüstem ile irdi ziyân.
Zamanın Zal’i [ÅŸehzadenin] arkasını yere getirdi,
vücuduna Rüstem’in zulmü ile zarar geldi.
Döküldi gözyaşı yılduzları çoÄŸaldı figân
Dem-i memâtı kıyâmet güninden oldı niÅŸân.
Gözyaşı yıldızları döküldü, feryat çoÄŸaldı;
onun ölüm saati kıyamet gününü andırdı.
Girîv ü nâle vü zâr ile toldı kevn ü mekân
Akar su gibi müdâm aglamakda pîr ü cüvân
Kâinat feryat, figan ve inilti ile doldu.
Genç, ihtiyar [herkes] akar su gibi durmadan aÄŸlamakta.
Vücûd iline akın saldı akdı eÅŸk-i revân
Eyâ serîr-i seâdetde pâdiÅŸâh-ı cihân.
Ey saadet tahtında [oturup duran] cihan padişahı!
Dökülen gözyaÅŸları vücut ülkesine akın salıp aktılar.
O cân-ı âdemiyân oldı hâk ile yeksân
Diri kala ne revâdur fesâd iden ÅŸeytân.
O insanların canı [gibi sevdiği şehzade] toprak ile bir oldu.
Fitne çıkaran ÅŸeytanın diri kalması reva mıdır?
Nesîm-i subh gibi yirde koma âhumuzı
Hakâret eylediler nesl-i pâdiÅŸâhumuzı.
Padişahımızın soyunu tahkir ettiler.
Âhımızı sabah rüzgârı gibi yerde bırakma.
V
Bir iki egri fesâd ehli nitekim ÅŸemÅŸîr
Bir iki nâme-i tezvîri kıldı katline tîr.
Kılıç gibi eÄŸri birkaç fesatçı,
birkaç sahte mektubu [ÅŸehzadeyi] öldürmeye ok gibi kullandılar.
Gelür ezelde mukadder olan kalîl ü kesîr
Hezâr kayserün oldı leyâl-i ömri kasîr
Ezelde az veya çok olarak takdir edilen [her ÅŸey baÅŸa] gelir.
Binlerce kayserin ömür geceleri kısa oldu.
Eceldür âdeme derbend-i teng ü târ-ı asîr
Zarûrîdür bu iki ugrar ana cüvân ile pîr.
Ölüm insan için dar ve karanlık olan zorlu bir geçittir.
Genç ve ihtiyar [herkesin] ona uÄŸraması kaçınılmazdır.
Yirini zîr-i zemîn eyledi o mihr-i münîr
Yirini gitdi cihândan nite ki merd-i fakîr.
O parlak güneÅŸ yer altına yerleÅŸti.
Dünyadan fakir bir kimse gibi yerinerek gitti.
Bu vâkıa olumaz halka kâbil-i tabîr
Ki ErdiÅŸîr-i velâyetde ola âdet-i ÅŸîr.
Bu rüyanın halka yorumlanması mümkün olamaz.
Velayetin ErdiÅŸîr’inde arslan âdeti bulursun.
Bunun gibi iÅŸi kim gördi kim iÅŸitdi aceb
Ki oglına kıya bir server-i Ömer-meÅŸreb.
Acaba böyle bir iÅŸi kim görmüÅŸ, kim iÅŸitmiÅŸtir?
Ömer tabiatlı bir hükümdar oÄŸluna kıysın.
VI
Ferîd-i âlem idi, âlim idi, alem idi
Muhammed ümmetine mevti mevt-i âlem idi.
Âlemde biricik idi, alim idi [hatta] çok alim idi.
Onun ölümü Muhammet ümmetine âlemin ölümü gibi oldu.
Ziyâde mâtem idi, haylî emr-i muzam idi
Salâh ü zühdî kavî itikâdı muhkem idi.
[Åžehzadenin ölümü] büyük bir yas, pek büyük bir hadiseydi.
Onun iyiliÄŸi, zühdü ve takvası kuvvetli, inancı saÄŸlamdı.
MeÅŸâyih ile musâhib ricâle hemdem idi
Kerâmetiyle kerîmü’l-hisâl âdem idi.
Åžeyhlerle sohbet eder, rical ile bir arada olurdu.
Kerem ve ihsanıyla yüce hasletlere sahip bir kimseydi.
Nücûm gibi cihândîde vü mükerrem idi
Vücûdı muhteÅŸem ü ÅŸevketi muazzam idi.
Yıldızlar gibi dünya görmüÅŸ ve hürmet edilen idi.
Vücudu ihtiÅŸamlı ve heybeti azametliydi.
Tevâzu ile selâmında hôd müsellem idi
Aceb o bedr-i temâmun ne âdeti kem idi
Onun tevazu ile selam alıp veriÅŸi de [herkesçe] bilinirdi.
Acaba o tam dolunay [gibi olgun zat] ın ne huyu kusurluydu?
Hayflar oldı ana iftirâ ile gitdi
Huzûr-ı Hakk’a düâ vü senâ ile gitdi
Ona çok yazık oldu, iftira ile gitti.
Allah’ın huzuruna dua ve övgülerle gitti.
VII
Sipihrün âyenesinde göründi rûy-i fenâ
Kodı bu kesret-i dünyâyı kıldı azm-i bekâ
FeleÄŸin aynasında yokluÄŸun yüzü göründü;
[bunun üzerine ÅŸehzade] bu çokluk alemini bırakarak sonsuzluk âlemine yöneldi.
Garîbler gibi gitdi o yollara tenhâ
Çekildi âlem-i bâlâya hemçü mürg-i Hümâ.
Kimsesizler gibi o yollara yalnız başına gitti.
Hüma kuÅŸu gibi yüce âleme çekildi.
Hakîkaten sebeb-i rifat oldı düÅŸmen ana
Nasîbi olmasa tan mı bu cîfe-i dünyâ.
Gerçekte düÅŸman onun yücelmesini saÄŸladı.
Bu dünya leÅŸi onun kısmeti olmasa buna ÅŸaşılır mı?
Hayât-ı bâkîye iriÅŸdi rûhı ey Yahyâ
Åžefîkı rûh-ı Muhammed refîkı zât-ı Hüdâ.
Ey Yahya! [Åžehzadenin] ruhu sonsuz hayata kavuÅŸtu.
Åžefkatçisi Muhammet’in ruhu, yoldaşı ise Allah’ın zatı[dır].
Enîsi gâyib erenler, celîsi ehl-i safâ
Ziyâde ide yaÅŸum gibi rahmetin Mevlâ.
Dostu gayb erenleri, oturup kalktığı kimseler safa ehli[dir].
Allah rahmetini yaşım gibi çok eylesin.
Ä°lâhî cennet-i Firdevs ana durag olsun
Nizâm-ı âlem olan pâdiÅŸâh sag olsun.
Allah’ım! Firdevs cenneti ona mesken olsun.
Âleme nizam veren padiÅŸah saÄŸ olsun.
Taşlıcalı Yahya Bey
( 1489 - 1582 )
Previous article:
Turnuva için Güzel Bir hava ! (10 years ago)
Next article:
Türkiye iç SAvaş yolunda ... (10 years ago)