Jadenly Telegraph farkı ile, sizlere çocukluk ve okul yıllarınızın korkulu rüyası olan matematiğin sevimli yüzünü gösteriyoruz. Okulda derslerde görürken, ne işimize yarayacak bu saçma şeyler dediğiniz işlemlerin, ne işinize yarayacağını gösteriyoruz. Nasıl mı ? Buyrun:
Her öğrencinin bir dönem ağzına dolanmış bir konudur bu, "ne işimize yarayacak ki bu matematik fizik falan...". Ne bekliyorsa dingil, okulda sana iş yerinde parlak stajyerin ayağı nasıl kaydırılır, sekreter kıza nasıl yazılır, bacak omza nasıl yapılır, 20 yıl vadeli toki mortgajı nasıl en düşük faiz ile alınır, ticarette enayiler nasıl kerizlenir gibi dersler mi vereceklerdi at yarrağı, tabi ki matematik öğretecekler. İşin en ironik tarafı ise, aslında aradığınız tüm soruların cevabı, matematik içerisinde bir yerlerde var. Sadece çok açık seçik görünmüyor olabilirler. Hayat ile ilgili her konuyu barındırır matematik. Nedeni de basittir aslında. Sizler Türkçe konuşuyorsunuz, Almanlar Almanca konuşuyor, Fransızlar Fransızca, a. koduumun tüm dalyarakları da İngilizce. Bazı gereksizler bile var, yok efendim Arapça, Yunanca, Portekizce, Flamanca gibi lüzumsuz lüzumsuz bir sürü dil konuşan. Sanırsın ağzıyla değil de, kıçıyla konuşuyor it oolu it. Velhasıl, siz istediğiniz dili konuşadurun, evren de kendince konuşuyor. Nece konuşuyor peki ? Matematikçe konuşuyor hırto, matematikçe... Avaz avaz bağırıyor ama anlamıyorsun işte.
Sizlere, doğruluğu kanıtlanmış bazı felsefi önermelerden yola çıkarak, hayatın gerçeklerinin nasıl matematiksel kesinliklerle ifade edilebileceğini göstermek isterim öncelikle. Hepimiz yaşıyoruz yani bir hayata sahibiz. Dolayısıyla Hayat burada sabit bir değer olarak alınabilir. Şimdi şu iki önermeyi de, bahse konu aşkın sonunun kötü bitmediğini varsayarak, hayat sabiti ile birlikte kabul edebiliriz sanırım.
Aşk = Mutluluk
Aşksızlık = Mutsuzluk (Hüzün)
Dolayısıyla, sıra gelir matematiğin kendini gösterdiği sihirli dakikalara. Aşağıdaki işlem tablosu, bu iki önermeden yola çıkarak, sizlere hayatın gerçek tanımını yapacaktır. Nasıl mı ? Buyur işte böyle düdük makarnası:
Nooldu ? Dilin kıçına mı kaçtı ? Matematik adamı böyle tongaya düşürür işte. Bu kadarla kalsa yine iyi, daha neler neler var. Bu yukarıdaki, matematiğin gerekli olduğunun kanıtıydı. Şimdi de, matematiğin faydalarına bakalım. Hepinizin ortak sorunu olan kadınlar konusunda matematik ne diyor mesela ? Buyrun, bilimsel kanıtı ile:
Şimdi diyebilirsiniz ki, "bre kandırıkçı keke, hep dört işlem ve üslü köklü ifadeler, bunları geç ve bize şu asıl babafingo konulardan bahset.". Hayhay, bittabi. Trigonometri ile ilgili sizlere biraz bilgi vererek başlayalım mesela. Öncelikle, trigonometrinin tarihçesini öğrenmek lazım bunun için. Bu mevzu, M.Ö. 1280 doğumlu, Metrisikimpekiriyus (o dönemde, ismi uzun olduğundan, kısaca Metri olarak seslenilirmiş ) ve onun matematik dersleri ile ilgilidir. Metri, Atina Piliçler Akademisinde geometri öğretirken, öğrencilerinden biri, sarışın, çok güzel ve bu klasik tanımın gerektirdiği şekilde geri zekalı bir genç, Anglikan (dönemin İngilizi işte) erasmus programı dahilinde gelmiş yabancı öğrenci değişim üyesi kızcağız, bir bok anlamamaktadır. Metri de, çözümü kızı eve çağırmakta bulur. Bakar ki, kızda Grekçe yok, Metri de İngilizceyi güneyde turist tavlamak için öğrenmiş, yani çat pat... Dolayısıyla anlaşamıyorlar. Metri en son çareyi, vücut dili ve işaretlerle anlatmakta bulur ki, bunda da bir miktar muvaffak olur. Gaza gelen Metri, kıza sarma işlevini de sarılarak anlatırken, kız yanlış anlar ve soyunmaya başlar. E hazır beton var, Metri de kompresörü çalıştırdığı gibi, sondaja başlar tabi. Bir, iki derken kız perişan halde bağırmaya başlar: "three go no Metri, no please no !". Bu gürültüye, ahali içeri dalar ve Metri'yi hatunun üstünde pompa vaziyetinde yakalar. Haliyle sorarlar, "Metri ne halt ediyosun lan dingil ?" diye. Metri hemen toparlanır ve "Ders anlatıyorum kıza yahu !" der. Ahali de, kızın çığlıklarından hareketle, anlatılan dersin adını three go no Metri, yani günümüze devşirilmiş hali ile, trigonometri olarak anmaya başlar. True story !
Aslında basit işlemlerden oluşur trigonometri. Karışık bir durum yok. Siz karıştırıyorsunuz kendi kafanızı. Tek kilit nokta, sadeleştirmeyi iyi bilmektir. Buyrun bakın aşağıda bir sadeleştirme örneği ile, trigonometrinin ne kadar basit olduğunu bilimsel olarak kanıtlıyorum:
Gördüğünüz gibi, ustaca altından kalkılmış bir tek sadeleştirme ile n'leri götürünce, çözümsüz görünen bu eşitlik bir anda kendiliğinden çözülüyor. Nuri Alço'nun içkisine ilaç attığı kız gibi valla. Yine sizlere, matematik mevzu bahis olunca, başınızı ağrıtan bir konu olan parabol konusunda da yardımcı olmak isterim. Olay, Metri'den 100 yıl kadar sonra, M.Ö. 1300'lerde ve yine antik Yunan döneminde geçmektedir. Dönemin ünlü zenginlerinden, Papasdeparabokus sahilde oturmuş, elindeki zeytin dalı ile kumlara eğik çizikler çekerken, kahramanımız Dalgakıran Hamdi Abi yanına gelir ve şu muhteşem antik çağ diyaloğu vuku bulur. Yine Jadenly Telegraph farkı ile konuyu röportajımızı tamamladığımız Hamdi abinin anlatımından sunuyoruz:
Dalgakıran Hamdi Abi: Nörüyon lan, 3 bin yıl sonra sizi burdan denize dökecez, onu mu düşünüyon kara kara.
Papasdeparabokus: Selam yabancı, bende para bol, ama yapacak iş yok, can sıkıntısından kumlara çizittirmeye sardım.
Dalgakıran Hamdi Abi: Ulan kodumun kalimerası, Grek-Dingil alanında çığır açtın yeminle. Para boksa, iki dakka adam ol da sadakaydı, zekattı bi işe yara hırbo.
Papasdeparabokus: Hönk, onlar ne ola ki ?
Dalgakıran Hamdi Abi: Onlara daha 2500 yıl var ama, hazırlıklı olmak lazım.
Papasdeparabokus: Hmm, peki yabancı, dediğin gibi olsun. Zeus'un merhameti üzerine dursun.
Dalgakıran Hamdi Abi: Hasan Tahsin de sana soksun emi.
Papasdeparabokus: Hoşçakal bilge dostum.
Dalgakıran Hamdi Abi: Hadi ben tostumu yiyip gidiyorum, yarın seni böyle boş işlerle uğraşırken görmeyeyim.
Bu diyaloğun ardından adam olmaya başlayan Papasdeparabokus, daha sonraki hayatını hayır işlerine adar ve hacı bile olur ancak çizdiği eğriler insanların zihninde onunla anılır hale gelir. Papas'ın anısına, öncelikle bu eğrilere parabok eğrileri denilmeye başlanır. Hamdi abi bu duruma müdahale edip, M.Ö. 900'lerde, "ulan it oolu itler, çoluk çocuk var siz burda bok mok ağzınıza geldiği gibi takılıyonuz kodumun hırtoları" diyerek çıkışınca, bu terim kibarca evrilerek parabol halini alır. Latium kabilesi Grek topraklarına saldırıp Roma imparatorluğuna dahil ederek hepicüünün dötüne koyana kadar, Grekler, zenginliklerini kapılarının önüne çizdikleri bu eğrilerin büyüklüğü ile ifade ederler. Roma bunları kucağa oturtunca, ifade edecek bi bokları kalmaz ve bu gelenek de unutulur. Bu da konunun özüdür, parabol gördüğün yerde, boyuna bak, çizen ibnede o biçim para var demektir. Zenginin parası züğürdün çenesini yorar, o yüzden de siktir et gitsin. Parabol kolay yoldan böyle çözülür.
Gelelim hepinizi okul yıllarında canından bezdiren araç / hız ve havuz / musluk problemlerine. Bir sorunu çözmenin en kestirme yolu, sorunun kökenini bulmaktır. Kökeni bilmiyorsanız, problemi de çözemezsiniz. Buna en basit örnek, Newton ve kütle çekim kanunudur. Malum, Newton açlıktan gebermekteyken (Q5 ekmek yok tabi a*k) canı elma çeker ve ağaçların altında öyle aç kedi gibi yalanmaya başlar. Newton toparlak da bi şey, tırmanamıyo ağaca. Naapsın garibim, çöker ağacın dibine seyredalar. Derken, gözler mavi tabi ibinede, ağaç nazara gelir ve Newton'un bakadurduğu elma pat diye kucağına düşer. Problem çözüldü, çünkü sorunun kökeni belliydi, açlık. Aynı mantık ile sizlere havuz ve hız problemlerinin ortak kökenini aşağıda veriyorum, ondan sonrası basit gayrı:
Buyrun, bu problemler aslen bu olay ile başlamıştır. Bundan sonra hız problemi ile havuz problemi gördüğün yerde, çözüm şudur:
Adım 1 -> arabanın istikametini ters yöne çevir
Adım 2 -> eve doğru, efendi gibi bir sürat ile git ki problem çıkmasın
Adım 3 -> eve varır varmaz, havuzun musluğunu kapat
Adım 4 -> otur kıçının üstünde eşolusu, ne işin var 100'le 120 ile gidiyosun dingil
Yoksa problemin çözümü sarpa sarar. Bir araç 100 kilometre ile gitmektedir. O zaman 1 saate kalmaz kaza yapar amk. Bir musluk da havuzu dolduruyosa, bi saatten sonra taşar, evi de su basar, sen de mikini eline alır oturursun. Çözümler, her zaman olduğu gibi gazetemizde. Matematik hayatın anahtarıdır ve o anahtarı da Jadenly Telegraph olarak sizlere, kupon karşılığı değil, gördüğünüz gibi her makalede yeniden vermekteyiz. +Subları esirgemeyelim lütfen. +Sub demeyen, bi zahmet elli kuruş atsın amk, posta bile 50 kuruş, aç bak bi sikim haber de yok içinde ulan !
Öpüldünüz.
Previous article:
Gelişmiş toplumlar üzerine bilimsel inceleme: Karşı cins ilişkileri (11 years ago)
Next article:
Görevler 1 (11 years ago)