Article
Üzümün çöpü ile armudun sapına takıldığın sürece, sap sap dolanırsın güzel kardeşim. Bu iki kere iki dört. Bakmıycan çöpe sapa. Sen çöpü sapı ayıklamakla uğraşırken, millet hatunu ayıklar gözünün önünde, sen daha mevzuya bile ayıkamadan. Uyanık olacaksın. Savaşta kıtlık zamanı, sığınaklarda, millet önündeki yemeği tek tek yalarmış önce, kafasını çevirdiğinde çalan olmasın diye. Aynı taktik burda da işe yarar. Kimse senin göz göre göre yaladığın hatunu yemeye kalkmaz. Kalkıyosa da artık, godoşu kendi haline bırakıcaksın. Konuya odaklanalım. Çöpü sapı unutup önce bi ayıkla sen hatunu, sonra değerlendirirsin çöpü kaç gram, sapı kaç santim. Demokratik olacaksın, çözüm üreteceksin. Alın size sapsız çöpsüz seçenekler. Çarelerin asla tükenmediği tam demokrasiyi tek bir resim ile anlatıyorum. Dikkat !
Gördüğünüz gibi, insanlık tarihinin başlangıcından beri, demokrasinin bile çare bulamadığı tek bir konu var ki o da şişman hatun sendromu. Zira bilimsel deneyler de göstermiştir ki, "once a fatty, always a fatty". Yani Türkçesi, bugün eve götürdüğün o manda yavrusu, iki ay sonra sana ceylan olarak dönmeyecek. Malak gibi yatıp, enseye kat, göbeğe boğum eklemeye devam edecek. O yüzden bu türü gördüğünde eğer elinde domuz dolusu yoksa, kaç. Sakın ha normal fişekle sallamaya kalkma, derisi kalındır, işlemez. En kötü Elizabeth, manda yavrusundan iyidir felsefesini benimse ki, başına iş açma.
Ünlü ABD'li sexolog Barney Stinson'ın da dediği gibi, "bir kadından uzak durmanın tonla nedeni olabilir ama en kötüsü, tanrı korusun, şişman olmasıdır." Doğu Patagonya Sosyal Araştırmalar Enstitüsünün 2002 yılında ABD'li obez hatunlar üzerinde yürüttüğü doğal ortamda avlanma incelemesinin sonuçlarına bakacak olursak, sadece ABD'nin Texas eyaletinde, her yıl ortalama 14 erkek, manda yavrusu kılıklı bir hatunla çiftleşmeye çalışırken, ya boğularak, ya da ezilerek can vermekte.
Yani bu cinsin, ne sapı kopar, ne çöpü ayıklanır. Bir de yanlışlıkla donunu kapri diye üstüne geçirme tehlikesi ile karşı karşıya kalır, mazallah mahalleye rezil rüsfa olursun. Biz bu keyifsiz konudan seyrimizi ufak ufak diğer istisnai durumlara doğru çevirelim iyisi mi.
Erkeklerin yaptığı en büyük hatalara baktığımızda, karşı cins ilişkilerinde neden başarısız olduğumuzu bilimsel dokümanlarla ortaya koyabilmemiz mümkün olsa da, biz bu konularda tüm zamanların en yetkin uzmanı, büyük usta Dalgakıran Hamdi abimize danışalım derim. Bakalım hataların çözümü neymiş:
Şuursuz Cezmi: Hamdi abi be, bi kız var da...
Dalgakıran Hamdi: Ne o lan, lezbiyen mi olmaya karar verdin ?
Şuursuz Cezmi: Kalbimi kırıyosun abi, şurda sana açılıyorken...
Dalgakıran Hamdi: Bre dalyarak, bana açılana kadar kıza açılsaydın, şimdiye rahatlamıştın. Beni mi mikecen hırbo.
Evet ilk diyalog ile gördüğümüz gibi, hata bir, hemen gidip açılacak bir kanka aramak. Olası sonuçlar, kanka ile kafayı bulup akşam Elizabeth ile randevu, kankanın vereceği son derece dangalakça fikri uygulayıp Elizabeth maddesine tekrar dönüş, kankanın olm sana kız mı yok edebiyatından etkilenip vazgeçmek veya en kötüsü; kankanın senden önce kızı araklayıp, "sorry bro..." (gusura galma gardaş...) demesidir. Bunlarla yüzleşmek istemiyorsak, kankayı siktir edecez. Sana kankadan fayda yok hıyarağası, git hatuna yazıl a*k.
Şuursuz Cezmi: Hamdi abi be, bi kız var da...
Dalgakıran Hamdi: Bi tane mi var ?
Şuursuz Cezmi: Abi yok, çok var da, benim kalbim onda...
Dalgakıran Hamdi: Kalbin onda, aletin de elinde zaten dingil. De get, al şu sabunu akşam lazım olur.
Diyalog ile detaylı gösterildiği üzere, yine yapılan temel hatalardan birisi, bir kız var da fenomenine takılıp kalmaktır. Karpuz tarlasına girip de birini yaracam diye 2 saat oyalanmak gibi bir mallıktır bu. Halbu ki karpuzu yarmak baştan hata. Ünlü bir vecizenin de dediği gibi, karpuzu kabuğuyla yiyecen, karıyı donuyla ... Artık orası kendi hayal gücünüz. Tarlanın ortasında bir kız var mevzuuna takılmayacan. Oltayı atmışken, yemi çeşitli tutacan ki; sazan da atlasın, turna da, davul da patlasın, zurna da. Yok beceremem, ben malım, ben öküzün önde gideniyim diyorsan, Hamdi abiye uğra, bi kalıp da sana versin. Bakkaldır da kendisi...
Şuursuz Cezmi: Hamdi abi be, bi kız var da...
Dalgakıran Hamdi: Eee, var da.. Senin aybaşına mı denk geldi ?
Şuursuz Cezmi: Abi deme öyle, sevgilisi var kızın...
Dalgakıran Hamdi: Cezmi'cim, andavalım benim... Armudun da sapı var, ama koparıp yiyoruz. Dimi koçum ? Al bakiym sen şu bi kilo armudu, müesseseye faydan dokunsun. 4 lira verdin mi tamamdır canım.
Hatunun yanında sap varmış.. Fazla söze hacet yok. Hamdi abinin de dediği gibi, armudun da sapı var, ama koparıp yiyoruz...
Şuursuz Cezmi: Hamdi abi be, bi kız var da...
Dalgakıran Hamdi: Boyun devrilsin Cezmi, tükettin beni.
Şuursuz Cezmi: Abi benim kanka da aynı kıza vuruk... Diyorum ki, ben aradan çekilsem mi ? Nasıl olur.
Dalgakıran Hamdi: Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır Cezmi. Bir de Elizabeth...
Atalarımız kıyakçılığın sonu ayakçılıktır demiş. Bilmeyen ve bu sözü andavalca dinleyenler için açıklayalım, ayakçı, at harasında, aygırın aleti kısrağa yerleştiren adama denir. Takar eldiveni güzelce, sıvazlar kısrağın apış arasını, yerleştirir malzemeyi. Bu ciddi bir iştir, şakaya gelmez. Yani atasözünü tam anlamı ile tekrar düşünürsek, fazla kıyak yaparsan en son yerleştirme işi de sana kalır diyor. Önce yerleştirirsin, sonra Elizabeth'in randevuya yetişmek için yine bir telaş, yine bir telaş. Aman diyim.
Şuursuz Cezmi: Hamdi abi be, benim hatun var ya...
Dalgakıran Hamdi: HASSİKTİR ?!?
Şuursuz Cezmi: Abi evlenmeden olmaz diyo, ne yapsam bilemedim. Fenalardayım.
Dalgakıran Hamdi: Seni sünnet eden dalyarağın lisedeki fen hocasının ATP hidrolizi ile RNA'sını düzenleyip protein sentezinde ortaya çıkan AMP'nin bağlandığı amino asitin dönüştüğü stoplazmanın içindeki DNA'yı elektron mikroskobu ile seyredip de yine de doğumuna onay veren o doktorun diplomasını kıvırıp da ebenin donuna dikiym emi. Bırak lan o sabunu, sen elini bile beceremezsin dingil.
Hamdi Abi gerekli açıklamayı yaptı sanırım...
Evet arkadaşlar, karşı cins ilişkilerindeki başarı, Hamdi abi uzmanlığında üzerinden geçtiğimiz hataları yapmamak ve konuya başlarken verdiğimiz tablodaki sistematikten asla şaşmamak. Çöpü varsa ayıklanır, sapı varsa koparılır. Peki ya sub'ı varsa. +Sub diyorum hani. Ulan şu kıyağı adama babası yapmaz bu devirde be. Emeğe saygı ayıptır ayıp. Bizim oralarda parayla anlatmazlar bu mevzuları bak yeminle he...
Öpüldünüz.
Previous article:
Gelişmiş toplumlar üzerine bilimsel inceleme: Gazete okuma alışkanlığı (11 years ago)
Next article:
Bilimsel İnceleme: Eğlenceli Matematik (11 years ago)
About the game:
USA as a world power? In E-Sim it is possible!
In E-Sim we have a huge, living world, which is a mirror copy of the Earth. Well, maybe not completely mirrored, because the balance of power in this virtual world looks a bit different than in real life. In E-Sim, USA does not have to be a world superpower, It can be efficiently managed as a much smaller country that has entrepreneurial citizens that support it's foundation. Everything depends on the players themselves and how they decide to shape the political map of the game.
Work for the good of your country and see it rise to an empire.
Activities in this game are divided into several modules. First is the economy as a citizen in a country of your choice you must work to earn money, which you will get to spend for example, on food or purchase of weapons which are critical for your progress as a fighter. You will work in either private companies which are owned by players or government companies which are owned by the state. After progressing in the game you will finally get the opportunity to set up your own business and hire other players. If it prospers, we can even change it into a joint-stock company and enter the stock market and get even more money in this way.
In E-Sim, international wars are nothing out of the ordinary.
Become an influential politician.
The second module is a politics. Just like in real life politics in E-Sim are an extremely powerful tool that can be used for your own purposes. From time to time there are elections in the game in which you will not only vote, but also have the ability to run for the head of the party you're in. You can also apply for congress, where once elected you will be given the right to vote on laws proposed by your fellow congress members or your president and propose laws yourself. Voting on laws is important for your country as it can shape the lives of those around you. You can also try to become the head of a given party, and even take part in presidential elections and decide on the shape of the foreign policy of a given state (for example, who to declare war on). Career in politics is obviously not easy and in order to succeed in it, you have to have a good plan and compete for the votes of voters.
You can go bankrupt or become a rich man while playing the stock market.
The international war.
The last and probably the most important module is military. In E-Sim, countries are constantly fighting each other for control over territories which in return grant them access to more valuable raw materials. For this purpose, they form alliances, they fight international wars, but they also have to deal with, for example, uprisings in conquered countries or civil wars, which may explode on their territory. You can also take part in these clashes, although you are also given the opportunity to lead a life as a pacifist who focuses on other activities in the game (for example, running a successful newspaper or selling products).
At the auction you can sell or buy your dream inventory.
E-Sim is a unique browser game. It's creators ensured realistic representation of the mechanisms present in the real world and gave all power to the players who shape the image of the virtual Earth according to their own. So come and join them and help your country achieve its full potential.
Invest, produce and sell - be an entrepreneur in E-Sim.
Take part in numerous events for the E-Sim community.
