Jön Türklerin en atak kesimini temsil eden Osmanlı Hürriyet Cemiyeti, Eylül 1906’da Selanik’te kuruldu. Kurucuları arasında İsmail Canbulat, Bursalı Tahir, Şükrü Bleda gibi isimler yer aldı. Mustafa Kemal’in (Atatürk) 1905’te Şam’dayken içerisinde bulunup Mayıs 1906’da Selanik’te bir şubesini açtığı Vatan ve Hürriyet Cemiyeti de –Mustafa Kemal’in haberi olmaksızın- kendisini feshederek Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne katıldı. Parolalası “Hilâl” olan bu gizli cemiyete ancak bir arkadaş kefaletinde girilebiliyor, adaylar sağ elini masa üzerinde bulunan Kur’an-ı Kerîm, bayrak ve tabanca üzerine koyarak yemin ediyordu.
Selanik’te kurulan bu cemiyetten yaklaşık beş ay sonra 8 Şubat 1907’de Manastır’da Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti’nin bir şubesi kuruldu. Kurucuları arasında Enver, Kâzım (Karabekir) ve Hüseyin Beyler yer aldı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti (1907)
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti üyelerinden Ömer Naci ve Hüsrev Sami, tutuklanacaklarına dair haber alınca derhal Paris’e kaçtılar. Bu sırada Paris’teki Jön Türk oluşumu Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti ile temasa geçip, programlarını incelemek ve birleşmeyi sağlamak adına çalışmalar yaptılar. Paris’teki faaliyetlerin fayda getirmeyeceğini düşünen Dr. Nazım da Yunanistan yoluyla gizlice Selanik’e geldi. Burayı tüm Jön Türklerin merkezi haline getirdi ve burayı gizli bir ihtilal komitesi halinde örgütledi. Dr. Nazım Bey 27 Eylül 1907’de Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti ile Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ni “Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti” adı altında birleştirdi. Paris yurt dışı, Selanik yurt içi merkezi olarak kabul edildi. Cemiyetin yayın vasıtası Türkçe “Şura-yı Ümmet” , Fransızca “Meşveret” oldu.
27-29 Aralık 1907’de Paris’te yapılan Ahmed Rıza ve Prens Sabahaddin taraftarları ile Ermeni temsilcilerinin katıldığı “Osmanli Muhalifîn Fırkaları Kongresi” ile ihtilal hareketinin başlamasına karar verildi. Yayınlanan bildiride istibdat yönetimine silahla karşı koymak, vergi ödememek, politik ve ekonomik grevler yapmak ve gerektiğinde toptan harekete geçmek gibi şartlar ortaya konuldu.
Dr. Nazım Batı Anadolu’da İttihat Terakki teşkilatını kurmak için hoca kılığında Aydın ve İzmir’e gitti. Rumeli’de başlayacak bir ihtilâle karşı, gönderilmesi muhtemel olan İzmir redif taburlarını İttihatçılar tarafına çekti. II.Meşrutiyet'in arifesinde Batı Anadolu’da ve Makedonya’da teşkilatlanma tamamlanmış haldeydi. Birçok çete ve komite üyesi de cemiyet saflarına katılmıştı. Cemiyet üyelerinin sayısı 2000’i aşan Makedonya, adeta bir faaliyet üssü haline getirildi.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Teşkilatlanma Sürecini Şöyle Formülize Edebiliriz:
[İttihâd-ı Osmânî Cemiyeti (1889)→ Osmanlı Terakki ve İttihat Cemiyeti (1894)]+[Vatan ve Hürriyet Cemiyeti (1906)→ Osmanlı Hürriyet Cemiyeti (1906)] = Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti (1907)→ İttihat ve Terakki Partisi (1913)→ Teceddüt Fırkası (1918)
II.Meşrutiyet’in İlânı (23 Temmuz 1908)
İhtilâl planlarını tamamlayan cemiyet mensupları 13 Mayıs 1908’de padişaha, vekillere ve nazırlara tek tek telgraf çekerek Makedonya üzerindeki Rus-İngiliz tasarılarına karşı konulmazsa ihtilâl başlatacaklarını açıkça ifade ettiler. 9-12 Haziran’da İngiltere kralı VII.Edward ve Rus Çarı II.Nikola Reval’de bir araya geldiler. Bu durum cemiyet taraftarlarını galeyana getirdi ve ihtilâl hareketleri başladı. Enver ve Niyazi Beyler komutaları altındaki birliklerle dağa çıktılar. Bunun üzerine saray, Şemsi Paşa’yı isyanı bastırmakla görevlendirdi. 7 Temmuz günü Manastır’a gelen Şemsi Paşa, Atıf isimli genç bir zabit tarafından askerleri arasında kurşunlanarak öldürüldü. Enver Bey’in de Selanik Merkez Kumandanı Nazım Paşa’yı öldürmesiyle bir dizi suikast daha gerçekleşti. Niyazi ve Eyüp Sabri Beyler üzerine yürümeleri için Selanik limanına çıkarılan İzmir kolordusu silah çatıp hürriyet işaretlerini göğüslerine ilikleyerek İttihatçılar tarafında olduklarını gösterdiler. Tüm bu olaylar sarayda büyük bir yılgınlığa sebep oldu. Niyazi ve Enver Beyler Kanun-i Esasi’nin yürürlüğe konmasını, aksi taktirde kendilerinin bizzat koyacaklarını saraya çektikleri telgraflarda yazdılar. Sultan II.Abdülhamid, çevresindekilere “Artık suyun akışına gideceğim” diyerek II.Meşrutiyeti 23 Temmuz 1908’de ilan etti. Ülke genelinde genel bir bayram havası esmeye başladı. Sokaklar ve caddeler bayraklarla donatıldı.
İttihat ve Terakki İktidarı (1908-1918)
İttihat ve Terakki iktidarı padişahı gölgede bıraktı. 1908 seçimlerinde Ahrar Partisi, İttihat ve Terakki karşısında cılız kaldı. Büyük bir kuvvet ve prestij sahibi olan cemiyet, “hürriyet kahramanı”, “devletin ruhu” ve “mukaddes cemiyet” olarak kabul edilir oldu. İttihatçı olmak bir vatan borcu, karşı çıkmak vatan hainliği sayılmaya başlandı. Cemiyet 1909 sonunda 850.000 üye ve 360 şubeye sahip olmuştu.
18 Ekim-7 kasım arasında cemiyetin ilk resmî kongresi gizli olarak yapıldı. 1909’daki diğer bir kongre ile Kanun-i Esasî’de bulunmayan parlamenter özellikler anayasaya ilave edildi. Padişahın yetkileri azaltılarak Meclis-i Mebusan’ın etkisine ağırlık verildi. Ancak vekillerin İttihat ve Terakki listelerinden seçilmesiyle mecliste bir ittihatçı etkisi hakim oldu. Yine aynı kongrede cemiyet üyelerinin isimlerini saklama ve yemin etme geleneğine son verilerek derin yapılanma yer üstüne çıkarıldı. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile meclisteki İttihatçı grubun oluşturduğu siyasî parti birbirinden ayrılarak ayrı düzenlemelere tabi tutuldu.
31 Mart Vakası neticesinde Mahmud Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu İstanbul’a girerek isyanları bastırdı. Olay neticesinde II.Abdülhamid hal’ edilerek (27 Nisan 1909) Selanik’teki Alâtini Köşkü’ne sürgün edildi. Yerine V. Mehmed Reşad geçirildi ve hükümet ile meclisi kontrolü altına alan İttihat ve Terakki otoriter bir rejim tesis etti. 1911’de parti içinde bölünmeler oldu. Jön Türklerin adem-i merkeziyetçi kanadını oluşturanlar 21 Kasım’da Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nı kurdular. 1912’deki genel seçimlerde İttihat ve Terakki, muhalefeti meclise sokmamak için aşırı yöntemlere başvurdu ve bu seçimlerin tarihe “Sopalı Seçim” olarak geçmesine neden oldu. İttihatçılar mecliste büyük bir ağırlık elde etti. Ancak destekledikleri Sadrazam Said Halim Paşa’nın istifası ile muhalefet pozisyonuna düştüler. Yeni sadrazam Kâmil Paşa döneminde İttihatçılara ciddi baskılar gerçekleşti; meclis feshedilerek seçimler ertelendi. Balkan Savaşları’nın yarattığı bunalım ve Edirne’nin Bulgarlara verielceği şayiası üzerine 23 Ocak 1913’te Bâb-ı Âli Baskını gerçekleşti. Kâmil Paşa istifaya zorlandı, yerine Mahmud Şevket Paşa ve kabinesi getirildi. Ancak Paşa, 11 Haziran’da muhalefet üyeleri tarafından öldürüldü. Bu tarihten sonra İttihat ve Terakki tam bir tek parti rejimi kurdu.
1913 Kongresi ile cemiyet- parti ikiliği ortadan kaldırılarak İttihat ve Terakki yalnızca bir siyasî parti olarak kabul edildi. Parti kritik bir karar alarak 1914’te ülkeyi I.Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında dahil etti. 1916 Kongresinde milliyetçi-laik bir ideoloji benimsendi; bu doğrultuda kanunlar çıkarıldı. 1918’de I. Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nin aleyhinde neticelenince, İttihat ve Terakki İktidarı boyunca en etkin konumda bulunan Enver, Cemal ve Talat paşalar yurt dışına kaçtılar.
Mütareke Döneminde İttihat ve Terakki (1918-1922)
Talat, Cemal ve Enver Paşaların
Yurt dışına kaçışını haber veren
gazete nüshası (İkdam, 4 Kasım 1918)
Mondros Mütarekesi’nden sonra İttihat ve Terakki Partisi, son kongresini 1918’de topladı. İttihat ve Terakki liderlerinin yurt dışına kaçtıkları haber alınınca 5 Kasım’da İttihat ve Terakki isminin tarihe karışması kararlaştırıldı ve aynı fikirler doğrultusunda 11 Kasım’da Teceddüt Fırkası kuruldu. Bu parti mecliste hakim konuma geldiyse de meclisin Sultan Vahdettin tarafından 21 Aralık’taki feshi İttihatçıların son iktidar fırsatını da ellerinden aldı. 5 Mayıs 1919’da Teceddüt Fırkası kapatıldı, ülkede kalan eski İttihatçılar I.Dünya Savaşı’ndaki sorumluluklarından ötürü Divan-ı Harp’te yargılandı.
Enver Paşa 5-8 Eylül 1921’de Batum’da bir toplantı düzenledi. Burada Millî Mücadele’yi bir İttihatçı harekete çevirmek, Büyük Millet Meclisi’ndeki varlığı iddia edilen İttihatçıları yeniden örgütlemek amaçlanmıştı. Ancak bu çabalar fayda vermedi. Bu girişim haricinde Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri ve millî kongreleri örgütleyen İttihatçılar da yok değildi. Karakol Cemiyeti gibi bazı İttihatçı yer altı teşkilatları da millî mücadelede önemli roller üstlendi.
In E-Sim we have a huge, living world, which is a mirror copy of the Earth.
Well, maybe not completely mirrored, because the balance of power in this virtual world looks a bit
different than in real life. In E-Sim, USA does not have to be a world superpower, It can be
efficiently
managed as a much smaller country that has entrepreneurial citizens that support it's foundation.
Everything depends on the players themselves and how they decide to shape the political map of the
game.
Work for the good of your country and
see it rise to an empire.
Activities in this game are divided into several modules.
First is the economy as a citizen in a country of your choice you must work to earn money, which you
will get to spend for example, on food or purchase of weapons which are critical for your progress
as a fighter.
You will work in either private companies which are owned by players or government companies which
are owned by the state.
After progressing in the game you will finally get the opportunity to set up your
own business and hire other players. If it prospers, we can even change it into a joint-stock
company and enter the stock market and get even more money in this way.
In E-Sim, international wars are nothing out of the ordinary.
"E-Sim is one of the most unique browser games out there"
Become an influential politician.
The second module is a politics. Just like in real life politics
in E-Sim are an extremely powerful tool that can be used for your own purposes.
From time to time there are elections in the game in which you will not only vote, but also have the ability
to run for the head of the party you're in.
You can also apply for congress, where once elected you will be given the right to vote on laws
proposed by your fellow congress members or your president and propose laws yourself.
Voting on laws is important for your country as it can shape the lives of those around you.
You can also try to become the head of a given party, and even take part in presidential
elections and decide on the shape of the foreign policy of a given state
(for example, who to declare war on).
Career in politics is obviously not easy and in order to succeed in it, you have to have
a good plan and compete for the votes of voters.
You can go bankrupt or become a rich man while playing the stock market.
The international war.
The last and probably the most important module is military.
In E-Sim, countries are constantly fighting each other for control
over territories which in return grant them access to more valuable raw materials.
For this purpose, they form alliances, they fight international wars, but they also have
to deal with, for example, uprisings in conquered countries or civil wars, which may explode on
their territory.
You can also take part in these clashes, although you are also given the opportunity to lead a life
as a pacifist
who focuses on other activities in the game (for example, running a successful newspaper or selling
products).
At the auction you can sell or buy your dream inventory.
E-Sim is a unique browser game.
It's creators ensured realistic representation of the mechanisms present
in the real world and gave all power to the players who shape the image of the virtual Earth
according to their own.
So come and join them and help your country achieve its full potential.
Invest, produce and sell - be an entrepreneur in E-Sim.
Take part in numerous events for the E-Sim community.